EĞİTİM BİR ÜLKENİN TEMELİDİR, GÖZDEN ÇIKARILAMAZ!
EĞİTİM BİR ÜLKENİN TEMELİDİR, GÖZDEN ÇIKARILAMAZ!
Türkiye'de 6 Şubat sabahı saat 04.17’de 7.7 büyüklüğünde Kahramanmaraş Pazarcık merkez üssünde gerçekleşen depremin ve Pazarcık merkezli depremden 9 saat sonra Kahramanmaraş Elbistan merkez üssünde gerçekleşen 7.6 büyüklüğündeki en az 10 ili ve 13 milyon insanı doğrudan etkileyen ikinci depremin ardından eğitimin ehemmiyetini çok daha iyi anladığımız bugünlerde geleceğin mühendislerini, mimarlarını ve şehir plancılarını yetiştiren öğrenim kurumları olan üniversitelerin ve eğitimin bu kadar plansız, acele ve alternatif çözümler düşünülmeksizin gözden çıkarılması kabul edilemez. 2020 yılı itibariyle üniversiteye başlamış olan öğrenci arkadaşlarımız, koronavirüs salgınıyla mücadele sürecinde eğitimlerinin yarısını uzaktan almak zorunda kalmışlardır. Öğrenimleri devam eden arkadaşlarımız, yaşanan Büyük Güneydoğu Anadolu Depremi sonrası alınan kararın yürürlüğe konulmasıyla birlikte yüksek öğrenimlerini bir dönem daha uzaktan devam ettirirlerse, lisans eğitimlerinin neredeyse tamamını pratik eğitimden yoksun şekilde mezun olmak durumunda kalacaklardır. KYK yurtlarının fiziki şartları ve kapasite durumu öğrenciler için bile yetersiz ve zorlayıcı durumdadır. Gerek fiziki şartları bakımından gerekse de kapasitesi bakımından yeterli olmayan yurtların, depremzedelerin kullanımına açılması, en başta deprem mağdurlarını daha da mağdur etmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır. Bu anlamda deprem mağdurları için planlanacak olan barınma alternatifleri içerisinde, depremzedelerin mağdur olmayacakları; ailelerin ihtiyaçları bakımından daha konforlu ve olanakları bakımından elverişli alternatifler düşünülmelidir.
Eğitim öğretim sürecinin kesintisiz bir şekilde devamının sağlanması ve bu süreçten dolayı ortaya çıkacak zararların en aza indirgenmesi adına üniversite eğitimleri bir ay süreyle ertelenmelidir. Bu bir aylık süreç içerisinde, öğrenimin tüm öğrenciler bakımından fırsat eşitliği temelinde sürdürülmesinin yöntemleri belirlenmeli ve gerekli altyapı oluşturulmalıdır. Depremden doğrudan etkilenen 10 ilde yaşayan veya bu bölgelerde eğitim gören üniversite öğrencileri için gerekli psikolojik destek sağlanmalı; eğitime ulaşmaları için çeşitli alternatifler ve kolaylıklar sağlanmalıdır. Mevcut üniversitelerin ve üniversite bünyesinde bulunan bütün binaların depreme karşı hasar tespitleri ivedilikle yapılmalıdır. Yapılacak hasar tespit çalışması sonrası, eğitim öğretime uygun olmayan üniversite ve bölüm binaları belirlenmelidir. Deprem bölgesinde depremden etkilenen binalarda öğrenim gören öğrencilerin, öğrenim gördükleri üniversitelere denk üniversitelerde öğrenimlerini sürdürmeleri sağlanmalıdır. Bu zorlu süreçte yaşanılan felaketin olumsuz ve yıkıcı etkileri gözetilerek derse devam hususundaki zorunluluk şartı da felaketin etkileri ortadan kalkana kadar geçici olarak kaldırılmalıdır.
Öğrencilerin hem yüz yüze ve interaktif bir şekilde hem de uzaktan çeşitli online platformlar vasıtasıyla eğitim alabilecekleri hibrit eğitim modeli, yaşanan olağanüstü felaketin ardından uygulanabilecek çözümler içerisinde en kapsayıcı ve uygun olanıdır. Eğitimde fırsat eşitliği ve erişim esnekliği sağlayacak bu modelle, ülkenin geleceği olan üniversite öğrencilerinin yaşanan durumu asgari mağduriyetle atlatmaları mümkün olacaktır. Ayrıca bu model kirada yaşayan ve özel yurtlarda ikamet eden öğrenci arkadaşlarımızın da mağduriyetini giderecektir. Üniversiteler, yalnızca ders verilen ve ders alınan bir binadan fazlasını ifade etmektedir. Verilen öğretimin yanı sıra üniversiteler, pek çok sosyal olanağı da bünyesinde barındıran öğrenim kurumlarıdır. Bu yönüyle üniversiteler, öğrencilerin bir arada vakit geçirebildikleri ve sosyalleşebildikleri; kısacası toplumsallaşabildikleri önemli kurumlardır. Küresel pandemi sürecinde sekteye uğrayan yüksek öğrenim süreci, toplumsal olarak bir araya gelememenin psikolojik ve mental etkilerini öğrencilere ve topluma derinden hissettirmiştir. Öğrencileri üniversite hayatının kazandırdığı toplumsallaşma pratiğinden yeniden uzaklaştırmak, küresel pandemi sonrasında oluşan yalnızlık ve ağır depresyon problemlerini doğuracağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Eğitim öğretime ara verilmesini önerdiğimiz 1 aylık hazırlık sürecinde, depremzede vatandaşlarımız için kapasite açısından çok daha elverişli ve konforlu olacak olan sosyal tesisler, polis evleri, ordu evi, öğretmen evi gibi kamu kurum ve kuruluşlarına ait misafirhaneler ile halihazırdaki boş konutlar ve turizm bölgelerinde bulunan oteller, masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere ücretsiz bir şekilde tahsis edilmelidir. Turizmden gelecek olan paraya karşılık, üniversite yaşamının kentler açısından yarattığı ekonomik canlılık ve katma değer göz önünde bulundurulmalıdır. Birçok üniversite, bulundukları kentlerdeki ekonomik canlılığa katkı sunmaktadır.
Öğrencilerin yaşam alanı olan yurtlar, öğrencilere hizmet vermeye tekrardan devam etmelidir. İktidarın eğitimsizlikten ve liyakatsiz atamalardan kaynaklanan plansızlıklarının, öngörüsüzlüklerinin, bütçe eksikliklerinin ve çürümüşlüklerinin faturası öğrencilere kesilmemelidir. Kısaca yaşanan her felakette üniversiteler ve üniversite yurtları acil durum butonu olarak kullanılmamalıdır.
Deprem bölgesinde yapılması planlanan konteyner kentlerin inşası esnasında veya sonrasında, gönderilecek yardımların ihtiyaç sahibi depremzedelere ulaştırılması, dağıtımı gibi gönüllülük esaslı yardım çalışmalarına üniversite öğrencilerinin de aktif olarak katılmalarını sağlayacak modeller geliştirilmelidir.
Uygulamalı dersler ve stajlar ise özellikle depremin etki altına aldığı bölgelerde ikamet eden veya eğitim gören öğrenciler adına kapsamda değişiklikler yapılarak esnetilmeli, gerekirse ertelenmeli ve mezuniyet durumu söz konusu olan öğrencilere stajlarda öncelik hakkı tanınmalıdır. Uygulamalı eğitimler gerektiği takdirde yaz dönemine kaydırılmalı fakat eğitimin niteliği ve verimliliği açısından ne olursa olsun gerçekleştirilmelidir.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketine tanıklık ettiğimiz bugünlerde yaşanan felaketlerin en temel sebeplerinden biri uluslararası standartlarda çağdaş, bilimsel, demokratik eğitimden uzaklaşmaktır. Deprem kuşağında bulunan coğrafyamızda bu türde şiddetli depremler yaşanmaktadır ve yaşanacaktır. Bilim insanlarının da işaret ettiği, toplumu ve siyasi iktidarları uyarmaya çalıştıkları büyük felaketlerin etkilerini önlemek/ en aza indirmek mühendislik bilim ve tekniği ile mümkündür. Mühendislik bilim ve tekniğinin esas alındığı yaşam alanlarını inşa etmenin yolu ise bilimsel bilgi, mühendislik tekniği ve mental açıdan doğru eğitim öğrenim sürecinden geçmiş olan mühendisiler, mimarlar ve şehir plancıları yetiştirmekten geçmektedir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası öğrenci örgütü Genç Madenci olarak yürütülen dayanışma çalışmalarında örgütlü gücümüzle birlikte halkımızın yanında olduğumuzu belirtiyor; T.C. Anayasa’ sı ile güvence altına alınmış olan eğitim öğrenim hakkımızın gasp edilmesini kabul etmediğimizi tüm kamuoyuna ilan ediyoruz.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
GENÇ MADENCİ
14.02.2023